Kur'an-ı Kerim'deki Allah ile İnsan Arasındaki İlişkiler
Allah'ın dîni ve şeriat, dünya kurulduğundan bu yana hiç değişmemiştir. Allah'ın şeriati hep aynıdır. Temel faktörlerin hiçbirinde değişiklik yoktur. Asli dîn unsurları, yeşeren yeni bir meyve gibi her nebînin bulunduğu devrede aynı özellikte yaşanmıştır. Zaman içerisinde iblis insanlara adım adım tesir etmek suretiyle onların bu istikametteki dizaynını bozmuştur. Yine zaman içerisinde yeni bir peygamberle başlangıçtaki aynı şeriat yeniden hayata geçirilmiştir. Aradan yüzlerce, bazen binlerce yıl geçmiş, şeriat gene değişmiş; sonra başka bir peygamber geldiği zaman Allahû Tealâ ona da aynı şeriatı yaşatmıştır. Sonra aradan geçen yüzyıllar gene şartları değiştirmiş ve arada büyük farklılıklar oluşmuştur. Buradan çıkarılması lâzım gelen çok ciddî bir sonuç vardır. Aslında Allahû Tealâ'nın ortaya koyduğu gerçekler, Allah'ın insanlara olan vasiyeti hiç değişmemiştir. Bu sebeple Allahû Tealâ:
"Biz insanları hanif fıtratıyla yaratırız ve sadece hanif dîni diye bir tek dîn vücuda getirdik." buyuruyor.
Allah'ın bütün insanlara vasiyeti aynıdır. Nedir Allah'ın vasiyeti? Ruhumuzu, fizik vücudumuzu, nefsimizi ve irademizi sahibimiz olan Allah'a teslim etmemiz.
Allah'a teslim olmak insanlara ne sağlar? Cennet saadetinin en üstününü, dünya saadetinin bütününü sağlar; Allah'ın emrettiği dînin yaşanmasını sağlar.
Dîn, bir mutluluk vasıtasıdır. Kim mutsuzsa bilsin ki; dînin gereklerini yaşayamadığı için mutsuzdur. Huzursuz olmanın arkasında sadece bir tek bu sebep yatar.
Allahû Tealâ hepimizi hanif fıtratıyla yarattı.
Biz bütün insanlar hanif fıtratıyla yaratılmışız.
Allah'ın bir tek dîni var: Hanif Dîni. Allah'ın vasiyetini yerine getirebileceğimiz, 4. teslimi yapabileceğimiz, kâinatın tek dîni. Dîn olarak sadece hanif dînini yaratmış ve insanı da sadece o dîni yaşayabilecek olan özellikle yaratmıştır.
Allahû Tealâ'nın ne istediğine dikkatle bakın. Çok şey istemiyor; O ibadetlerinizi istemiyor; sadece sizin mutlu olmanızı istiyor. Allah'ı tanımayan, mutluluğun ne olduğunu bilmeyen insanlar, kendilerini Allah'ın yarattığını ve bu fıtratla yarattığını bilmeyenlerdir. Allah insanı sadece bir tek sebeple, bir tek hedefe dayalı olarak yaratıyor. İnsanın hem bu dünyada mutlu olmasını istiyor, hem de kıyâmetten sonra cehennem hayatı değil, cennet hayatı yaşamasını istiyor. Bu mutlulukların arkasında da sadece sizden bir tek dilek sahibi olmanızı istiyor:
ALLAH'A ULAŞMAYI DİLEMEK.
Hepsi bu kadar. Kim Allah'a ulaşmayı dilerse o kişinin gireceği yer mutlaka Allah'ın cennetidir. Yetmez, onun ruhunu Allah'a ulaştırmasına kadar geçecek zaman parçasında o kişinin bu hedefe varmasını Allah garanti ediyor, kişiye bir görev düşmüyor. Onun bu konudaki gerekli her şeyi yapabilmesini Allah o kişinin kalbine verdiği dizaynla gerçekleştiriyor, o kişiyi buna arzulu ve ehil kılıyor. İbadetlerin istenmesi gerekmiyor, kendiliğinden gerçekleşiyor.
Öyleyse Allahû Tealâ'nın: "Allah sizin için güçlük dilemez, Allah sizin için kolaylık diler." sözünden neyi kastettiğini anlayabiliyor musunuz? Allah, sizin zora koşulmanızı istemiyor. İstemediğiniz şeyleri yapmanızı istemiyor. Sadece diyor ki:
Bana ulaşmayı dileyin!
Allah'ın sizden bir tek talebi var: Allah'a ulaşmayı dilemek. Geri kalan O'nun işi. O her şeyi üzerine alıyor. Size namazı O sevdirecek, namazı siz sevmiyorsunuz. Size orucu O sevdirecek, orucu siz sevmiyorsunuz. Size Allahû Tealâ bu ikisinden daha önemli olan başka bir şeyi sevdirecek, Allah'ı zikretmeyi sevdirecek.
Sadece Allah'ı tanımadığınız için mutluluğun o kadar uzağındasınız ki. O'nun sizi ne kadar çok sevdiğini bir bilseniz. O'nun sizin mutluluğunuzu ne kadar çok istediğini bir bilseniz. O'nun bu arzusunu siz elinizin tersiyle iterek istemiyorsunuz. Kendi mutluluğunuzu istemiyorsunuz.
"Biz insanları hanif fıtratıyla yaratırız ve sadece hanif dîni diye bir tek dîn vücuda getirdik." buyuruyor.
Allah'ın bütün insanlara vasiyeti aynıdır. Nedir Allah'ın vasiyeti? Ruhumuzu, fizik vücudumuzu, nefsimizi ve irademizi sahibimiz olan Allah'a teslim etmemiz.
Allah'a teslim olmak insanlara ne sağlar? Cennet saadetinin en üstününü, dünya saadetinin bütününü sağlar; Allah'ın emrettiği dînin yaşanmasını sağlar.
Dîn, bir mutluluk vasıtasıdır. Kim mutsuzsa bilsin ki; dînin gereklerini yaşayamadığı için mutsuzdur. Huzursuz olmanın arkasında sadece bir tek bu sebep yatar.
Allahû Tealâ hepimizi hanif fıtratıyla yarattı.
Biz bütün insanlar hanif fıtratıyla yaratılmışız.
30/RÛM-30: Fe ekim vecheke lid dîni hanîfâ(hanîfen), fıtratallâhilletî fataran nâse aleyhâ, lâ tebdîle li halkıllâh(halkıllâhi), zâliked dînul kayyimu ve lâkinne ekseran nâsi lâ ya’lemûn(ya’lemûne).
Artık hanif olarak kendini (vechini) dîn için ikame et, Allah’ın hanif fıtratıyla ki; Allah, insanları onun üzerine (hanif fıtratıyla) yaratmıştır. Allah’ın yaratmasında değişme olmaz. Kayyum olan (kaim olacak, ezelden ebede kadar yaşayacak) dîn budur. Fakat insanların çoğu bilmez.Allah'ın bir tek dîni var: Hanif Dîni. Allah'ın vasiyetini yerine getirebileceğimiz, 4. teslimi yapabileceğimiz, kâinatın tek dîni. Dîn olarak sadece hanif dînini yaratmış ve insanı da sadece o dîni yaşayabilecek olan özellikle yaratmıştır.
Allahû Tealâ'nın ne istediğine dikkatle bakın. Çok şey istemiyor; O ibadetlerinizi istemiyor; sadece sizin mutlu olmanızı istiyor. Allah'ı tanımayan, mutluluğun ne olduğunu bilmeyen insanlar, kendilerini Allah'ın yarattığını ve bu fıtratla yarattığını bilmeyenlerdir. Allah insanı sadece bir tek sebeple, bir tek hedefe dayalı olarak yaratıyor. İnsanın hem bu dünyada mutlu olmasını istiyor, hem de kıyâmetten sonra cehennem hayatı değil, cennet hayatı yaşamasını istiyor. Bu mutlulukların arkasında da sadece sizden bir tek dilek sahibi olmanızı istiyor:
ALLAH'A ULAŞMAYI DİLEMEK.
Hepsi bu kadar. Kim Allah'a ulaşmayı dilerse o kişinin gireceği yer mutlaka Allah'ın cennetidir. Yetmez, onun ruhunu Allah'a ulaştırmasına kadar geçecek zaman parçasında o kişinin bu hedefe varmasını Allah garanti ediyor, kişiye bir görev düşmüyor. Onun bu konudaki gerekli her şeyi yapabilmesini Allah o kişinin kalbine verdiği dizaynla gerçekleştiriyor, o kişiyi buna arzulu ve ehil kılıyor. İbadetlerin istenmesi gerekmiyor, kendiliğinden gerçekleşiyor.
Öyleyse Allahû Tealâ'nın: "Allah sizin için güçlük dilemez, Allah sizin için kolaylık diler." sözünden neyi kastettiğini anlayabiliyor musunuz? Allah, sizin zora koşulmanızı istemiyor. İstemediğiniz şeyleri yapmanızı istemiyor. Sadece diyor ki:
Bana ulaşmayı dileyin!
Allah'ın sizden bir tek talebi var: Allah'a ulaşmayı dilemek. Geri kalan O'nun işi. O her şeyi üzerine alıyor. Size namazı O sevdirecek, namazı siz sevmiyorsunuz. Size orucu O sevdirecek, orucu siz sevmiyorsunuz. Size Allahû Tealâ bu ikisinden daha önemli olan başka bir şeyi sevdirecek, Allah'ı zikretmeyi sevdirecek.
Sadece Allah'ı tanımadığınız için mutluluğun o kadar uzağındasınız ki. O'nun sizi ne kadar çok sevdiğini bir bilseniz. O'nun sizin mutluluğunuzu ne kadar çok istediğini bir bilseniz. O'nun bu arzusunu siz elinizin tersiyle iterek istemiyorsunuz. Kendi mutluluğunuzu istemiyorsunuz.

Yorumlar
Yorum Gönder